“Gönül” güzel Türkçemize ait bir sözcük. Bir işi yaparken onunla yola çıkılırsa başarılı olunacağına, o kimi severse güzelin o olduğuna inanılır. Hatta görmekle mükellef organın bile gördüğünü yeterli bulmamış olacak ki atalarımız, onun gözüyle görmek gerektiğini söylemişler hakikati. Ama herkeste var olduğu halde çok az kişinin gönül potansiyelini hakkıyla kullanabildiğini de söylemek yanlış olmaz.
Taa ki potansiyel enerjimizin farkına varmak için bir durmak
ve durduğumuz yerde sahip olduklarımızı görebilmek için bize sınırsız zaman
sunan COVID19 alemine dalana kadar. Gücünü hızdan ve hazdan alan topluluklar
durmanın gücünü kavradılar bu süreçte. Dururken yol almanın hatta. Durmanın fiziki
bir yanılsama olduğunun. Nerede
olduğumuzdan çok nerede hissettiğimizin. Dokunmaya koklamaya teslim ettiğimiz
bir çok farklı yetimizin içimizde bir yerlerde bizi bekler olduğunun. Dokunmadan
da hissedebileceğimiz, ayak basmadan da gideceğimiz, gözlerimizle doğrudan
temas etmeden de görebileceğimiz bir dünyanın hakikatte var olduğunun. Böyle bir dünyanın var olduğunu sanatçılar,
felsefeciler ve dahi bir takım aydınlanmış kişiler biliyorlardı elbette. Ama
biz çoğunluk evet demedikçe bir şeyin var olduğunu kavramakta yetersiz olan
yığınlar olarak el birliğiyle içine girmedikçe böylesi bir dünyanın var olduğunu
öğrenemezdik. Yahut bilirdik de derinlerde bir yerde, hatırlayamazdık…
Adına meslek denen bir çok iş kolunun da kendi yeni
gerçekleriyle yüzleştiği COVID19 sonrası düzende, bir çoğumuz için mekan ve
zaman algısı da iyiden iyiye değişime uğradı. Bir yere gidebilmenin anlamı
çokça değişti. Çok da zenginleşti. Artık bir yere gitmeyi başarabildiğimizde
bütün benliğimizle orada olmanın ve orayı hissetmenin peşine düşeceğiz.
Yüreğimizin götürdüğü yere giderken yüreğimizi yanımızda götürmeyi de
unutmayacağız. Belki daha az vakit ayırabileceğiz fiziki seyahatlere, ama
öncesinde o seyahate hazır olmanın ne denli önemli olacağını da bileceğiz.
Gitmeden öğrenmenin, araştırmanın, bir seyahate en iyi şekilde hazırlanmanın. “Nasılsa yine gelirim” gibi havalı cümleler
kuramayacağımızı, dönmenin bile yeri geldiğinde bir lütuf olabildiğini deneyimledik
çünkü insanoğlu olarak bu süreçte.
Artık gönül diliyle konuşmanın, gönül gözüyle görmenin
zamanıdır. Zamanı yalnızca başlangıç ve bitiş arasında çizgisel bir boyutta
değil, daha derin yaşamanın da… Fiziki
engelleri aşabilmek için her işe gönlümüzü katmanın. Gönüllü olmanın ve
gönülden yapmanın.
Zorunlu haller dışında evden pek çıkmadığım şahsi doğum günüm
de olan 16 Mart’tan bu yana hem dış hem de iç dünyamda büyük bir değişime tanık
oldum hepimiz gibi. Değişimi kendi içimde ne kadar yaşatıp o değişime ayak
uydurabildim, bunu zaman gösterecek. Ama değişimden sadece etkilenmeyip onun
bir parçası olan ve hatta ona yön veren kişilere büyük hayranlık duyuyorum.
Ahlayıp vahlamak yerine yeni koşullara göre yeni bir yön çizme becerisine ve
bakış açısına sahip olan bu özel insanlar, hayatın yaşanabilir olmaya devam etmesi için
de çözümler ürettiler bu süreçte. Hem ayakta ve hayatta kalmak için, hem de
kişisel serüvenlerini başarıya ulaştırmak ve başkalarına da ışık tutabilmek
için.
Önceki gün COVID19 sürecinde hayata bağlanma aygıtımda yine “Gönül
gezdirirken” bir küçük davet ilişti gözüme.
“Evinden çıkmadan dünyayı gez!” İnternetle
zaten bunu yapıyor olduğumu düşünebilirdim, kolaya kaçıp. Hayır, dedim başka
bir şeyden söz ediyor olmalı. Bir iki hamle daha yapınca parmaklarım, kokartlı
rehber eşliğinde Zoom uygulaması üzerinden canlı 1 saatlik gezinti
yapabileceğimi öğrendim, Tourvidi adlı
ürün sayesinde. Bu benim gibi 12 metrekarelik odasında neredeyse 2 buçuk ayını
geçirmiş bir insan için harika bir fikirdi. Hemen girip seçeneklere baktım. Turların 3 ile 5 Euro arasında değiştiğini
ama bazılarının da ücretsiz olduğunu fark ettim. Çok merak ettiğim Mimar Antoni Gaudi’nin bitmeyen şaheseri La Sagrada Bazilikasını 1 saat
süreyle istersem sorular da sorarak gezebileceğim fikri zihnimi şenlendirdi. Körün isteği bir göz ve Allah verdi 2 göz hem
de gitmeyi çok istediğim bir yere. O tur
için rezervasyon yaptırırken çok merak ettiğim bir başka destinasyona da bu sabah yine ücretsiz bir tur yapılacağını
öğrendim. Letonya’nın başkenti Riga’ya. 2003 yılında Sertab Erener bize ilk
Eurovizyon birinciliğini getirdiği sene adak yapmıştım, ama 7 yıldır
gitmemiştim bu şehre, bu şekilde Tanrıya verdiğim sözü de tutmuş olacaktım, ne
ala. Gece sabah seyahate gidecek bir
insan için çok da geç olmayacak bir saatte yatıp erkenden kalktım, COVID19 sürecinde küçük şeylerden mutlu olmayı
ve bunları daha da fazla ifade etmeyi alışkanlık haline getirmiş bir bünye
olarak anneme “beni kahvaltıya beklemeyin ben Letonya’ya gidiyorum”,
deyiverdim. Hemen bir kahve yaptım
kendime ve Zoom programını telefonumda açtım. Evet, muhteşem bir hava, Riga
Özgürlük Meydanı ve tarihi Özgürlük Anıtı. 12 Yıldır Letonya’da
rehberlik yapan Can Bölükemini, meydanı karış karış gezdirerek hikayesini
anlatıyor bizlere. Hem şehre, hem Avrupa ve dinler tarihine ilişkin ayrıntılar,
hem de Letonya’daki yaşam biçimine dair bilgilendirmeler, hatta o an gördüğü ve
göstermek istediği ayrıntılar süslüyor bu güzel anlatımı. İnternette
bulabileceğiniz en güzel belgeselden çok daha taze, anlık, interaktif, bilgi ve
heyacan dolu bir aktarım bu. Soruları sona saklıyorum, sanki rehber Can’la gezer gibi bir yandan kahvemi
yudumluyor, bir yandan notlar alıyorum. Kişisel deneyimleri, gözlemleri,
bunları ilk elden anında duymak ve görmek muhteşem bir deneyime dönüşüyor. 1
saatlik herhangi bir konvansiyonel geziden çok daha fazla bilgiyle donanmış
olarak ve dahi bir gün yeniden ve hatta mümkünse reel olarak da aynı şehri gezmeyi
ümit ederek ayrılıyorum oturumdan. Ve gezi süresince zihnimde biriktirdiğim
soruları bu muhteşem girişimin yaratıcısına yöneltmek üzere derhal harekete
geçiyorum.
TOURVİDİ NEDİR, NE
YAPAR?
33 Yaşındaki genç bir turizm girişimcisi Selçuk Baki.
Galatasaray Üniversitesi’nde Filoloji eğitimi alırken merak saldığı Turizm
mesleği onu önce Fransa’ya, sonra Dubai’ye ve son olarak da kendi şirketi olan
Skymar’ı kurduğu Barcelona’ya götürmüş.
Önceleri büyük ölçekli firmalarda profesyonel olarak sürdürdüğü
mesleği ona her kriz döneminde başka bir
hamle imkanı sunmuş. 2016 yılında 2 arkadaşıyla ortak olarak kendi şirketini
kurmuş. Darbe girişimi nedeniyle ağırlıklı olarak çalıştığı Türkiye pazarından seyahatler kesilmesine rağmen
pazarda varlığını devam ettirmiş fakat 2017’de ortakların anlaşamaması
sebebiyle 3 ortaklı şirket yapısına son
vererek sıfırdan kendi şirketini kurmuş. Son 3 senedir Türkiye’deki bütün
önemli seyahat firmaları ile başarılı operasyonlar yürüten şirketi, COVID19 sırasında da sektörü ve dünyayı
etkisine alan yeni bir krizden işte bu yeni fikir ile çıkmış.
Selçuk Bey, nereden
doğdu bu fikir?
İşimizi yapamaz durumdaydık, birçok ülke gibi en büyük gelir
kaynaklarından biri Turizm olan İspanya’da bile en erken 1 Temmuz gibi misafir
kabul edebileceğiz. Bu süreci oturup beklemek yerine hem rehberlere küçük de
olsa katkı sağlamak, hem bir tanıtım fırsatına dönüştürmek, hem de anlamlı bir
hizmet yapmak için kullanmak istedim. Her krizden yeni bir dönüşümle
uyanmıştım, bu kez, beni mesleğe başladığımdan beri dürten o iç sesi dinledim.
Ne diyordu o iç ses?
Turizmde bir eksik var,
yapılmayan bir şey var ve ben onu yapmak istiyorum.
Gencecik bir Turizmci
böyle bir şey demeye nasıl cüret eder?
Haklısınız , ben de yüksek sesle söylemiyordum zaten. Sadece
arkadaş sohbetlerinde söylüyordum. Ve cevabı bulduğumda da çıkıp yüksek sesle
söyleyemedim. Hatta anneme babama bile. Çünkü şuna inanıyordum, bazen iyi
niyetle de olsa gecikmeye neden olabiliyor eleştiriler. Ben tabii ki hatalar yapabilirim,
ama bunları operasyon sırasında ihtiyaç ve küçük sorunlarla baş ederken
gidermem çok daha isabetli olacak. Zaten tüm dünyayla beraber öğreniyoruz bir
şeyleri bu süreçte. Fikrin dayandığı ihtiyaca
hızla yanıt verecek en basit sistemi derhal kurmalıydım ve heyecanımı
yitirmeden de bir an önce işe koyulmalıydım. En büyük sabotör insanın kendisi biliyorsunuz.
Zamanında hareket etmekten bizi alıkoyan bazen de mükemmel zamanı beklememiz,
ve bir çok fikir bizler o mükemmel zamanı beklerken eskiyor, yok olup gidiyor.
Fikir çok güzel
gerçekten, peki ya organizasyon? Onu nasıl oluşturdunuz?
Bu sistemin iki ayağı var biri kullanıcı, diğeri ise
rehberler. Tourvidi ise bu iki ayağı
kontrol ve konsolide eden bir köprü, bir çeşit karargah noktası. Dünyanın her yerinde freelance olarak faaliyet
gösteren rehberler sistemimize dahil olabiliyorlar. Hem destinasyonlarını hem
kendilerini tanıtarak bu süreçte kendilerine gelir elde edebiliyorlar.
Peki sonuçta yatırımı
siz yapıyorsunuz, COVID19’dan sonra ne olacak? Elbet bir gün bitecek bu çile.
Yani umarım.
Bu fikir her ne kadar imdat butonu gibi çalışsa da her daim
kullanılacak bir turizm aracına dönüşecek zaman içinde. İnsanlar bir yere
gitmeye karar vermeden önce o yeri daha yakından tanımak isteyecek. Belki
bütçesel nedenlerle zamanı daha efektif kullanabilmek için yabancılık çekmemeniz
lazım gideceğiniz yere. En az yarım gün ortama ısınmakla geçen bir zaman
kaybını ortadan kaldıracak reel bir seyahat öncesinde de. Rehberinizin
donanımını görüp belki kendisine sormak istediğiniz sorular hazırlamak,
seyahatinizi benzersiz kılmak ve turist olmaktan çıkıp bilinçli bir gezgin olma
yolunda önemli bir aygıt olacak Tourvidi. Bizi bireysel olarak da seyahatten
uzak tutan dönemler olabiliyor yaşamımızda. Yoğun iş temposu veya doğum,
hastalık gibi. Üstelik seyahate de en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemler bunlar.
İşte bu dönemlerde de büyük yardımı olacağına inanıyorum böylesi bir
uygulamanın.
İsim bana tornavidayı
çağrıştırdı biraz, hayatımızda önemli bir tool, araç olacak desenize.
Evet öyle de denebilir, haklısınız. Vidi, hem latince görmek hem de video
sözcüğünün kısa hali. Tour ile birleştirip hem bir göz turu, hem de video tur
demiş olduk. Sizin söylediğiniz gibi gönül gözüyle gezenlere kapı açacaksa da
gerçek amacımıza ulaşmış oluruz tabii ki.
Peki çok yeni
olduğunu biliyorum girişimin, ben 5. Tura katılabildiğim için çok mutluyum.
İmzalı bir bilet almak da isterim rehberimizden J
Kaç rehberiniz var şu an sistemde?
45 rehberimiz var dünyanın çeşitli turizm
destinasyonlarından, bizimle temasa geçen.
Türk Rehberlerin
ilgisi nasıl?
Onlar daha çok “abi bir başlayın biz de bakarız” dediler…
Bu söylediğinizin
şaka olduğunu düşünmek istiyorum.
Hayır çok ciddiyim.
Evet ama rehber, yani
guide, yol açan, yön gösteren, yenilikleri bulan, koklayan, tadan değil midir?
Öyledir tabii, haklısınız. Sistemimize tam da öyle düşünen
rehberlerimiz dahil olmaya başladılar zaten.
Selçuk Bey, ben
turlarınıza katılmak ve deneyimlerimi paylaşmak istiyorum, nasıl yapacağım
bunu?
Sisteme entegre olacak yeni arayüzlerde deneyiminizi
paylaşabileceksiniz. Burada bir puanlama sistemi ile sürpriz promosyonlar da
olacak. Sistem kullanıcılarımız ve rehberlerimizin yaratıcılıkları, enerjileri
ve çalışmaları ile kendi sinerjisini yaratacak. Biz de rehberlerimizi koruyup
kollayacak ve altyapı ve tanıtım desteği vereceğiz tabii.
Hangi platformalarda
varsınız?
Tourvidi kullanıcı adıyla bizi Facebook’tan, İnstagram’dan Twitter ve Youtube’dan takibe alabilir, üye olabilirsiniz.
Kullanıcılardan tek bir ricamız var, katıldıkları geziler sonrasında kendi
hesaplarından paylaşım yapmaları. Bu şekilde hep birlikte sınırların tümüyle
kalkacağı güzel bir yolculuğun paydaşı olacağımıza inanıyorum.
Selçuk bey, bugünkü
ilk turuma katıldıktan sonra ben de şimdiden o yolculuğun bir parçası olduğumu
hissediyorum, yolunuz açık olsun.