23 Ocak 2015 Cuma

Gecikmiş bir tanışma...

                Musikişinas bir arkadaş grubum var benim, kendileriyle vakit geçirmekten çok hoşnut olduğum. Onları tanıyıncaya dek bilmediğim bir dünyaya sayelerinde kapı araladım. Sesim ve eğitimim elvermese de onlarla birlikte yalnızca güzel müzik dinlemenin zevkine kapılıp klasik Türk müziği konserlerinin müdavimi oldum.

                Konserler genellikle birbirini tanıyan, en yabancısı bile az çok diğerlerine aşina bir izleyici kitlesi tarafından takip ediliyor. Yaş ortalaması da tahmin edebileceğiniz gibi fazla düşük değil. Ama icra sırasında yaşanan keyif popstarların hınca hınç doldurduğu stadyumları inanın ki aratmıyor. Daha mütevazı ve derinden hissedilen bir muhabbet konser boyunca izleyenlere eşlik ediyor.

                Geçenlerde grubumuzun fahri başkanı Gürmen Türkan Bey beni aradı ve müthiş heyecanlı bir tonda şunları söyledi. "Lerzan, seni çok kıymetli bir sanatçıyla tanıştırmak istiyorum. Bu fırsat bir daha eline geçmez. Yıllar sonra ilk  kez özel bir etkinlikte sahne alacak. Mutlaka gelip onu dinlemeni arzu ederim." Kim, dedim, Meral Uğurlu, dedi. Tanımıyorum, diyemedim... Ama Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği korusunun emekli bir ses sanatçısının bu kadar saygı duyduğu bir hanımı da sahnede görmek istedim.

                Yer bulamayacağımız endişesiyle epeyce erken ulaştığımız Eyüp Kültür Merkezi sahnesinde en öndeki yerimizi aldık. Bende meraklı, heyecanlı bir bekleyiş...  İlerlemiş yaşına rağmen 5 yıl sonra ilk kez sahne alacakmış Meral Hanım...  Kendisine halen Cumhurbaşkanlığı korosunda da çalışmalarını sürdüren Münip Utandı ile "Klasik  Türk Sazları 5'lisi"* eşlik edecek. 3. Selim ve onun döneminde yaşamış bestekarların eserlerini seslendirecekler.

                Konser saati geldiğinde salonun yarısı bile dolmuyor ama son derece zarif bir hanımefendi sahnedeki yerini alıyor. O kadar narin ve o kadar ürkek ki, beden dili hayatında ilk kez bir topluluk önüne çıkmış bir genç kızı andırıyor. Sonra grup üyelerinden tanbur sanatçısı Birol Yayla konserde çalınacak eserlerin özelliklerini ve hikayelerini aktarıyor izleyenlere. Yayla, Meral Uğurlu'nun, epeyce evvel veda ettiğini sahneye kendilerini kırmayarak ilk kez bu konserle adım attığını söylüyor.

Derken konser başlıyor. Sandalyesinde olağanüstü bir zerafetle oturan o ürkek, narin hanımefendi birden bire bir deve dönüşüyor. Sesi güzel olmanın ötesinde öyle genç, öyle duru, öyle sağlam ki, sahnedeki enstrümanlardan biriymişçesine ortamda raks ediyor. O ses bizi alıp yüzyıllar öncesinin meşk divanlarına götürüyor. Saray bahçelerindeki süs havuzlarının şırıltısı gonca güle iltifatlar düzen bülbüllerin sesine karışıyor. Enderun'un değerli bestekarlarının birbirleriyle rekabetlerinden doğan makam terkipleri  Uğurlu'nun sesiyle çığırtkanlıktan başka bir şey duymaz olmuş fakir kulaklarımızı, bir çift tatlı söze hasret olmuş gönüllerimizi şenlendiriyor. Gönlümüze müziğin ışığı doluyor. Gözlerimiz onun sahnede bir bulut gibi büyüyen nuruyla aydınlanıyor. Bu meşk karşısında mest olmuş, o büyüdükçe küçülmüş çocuklara dönüyoruz karşısında. Yaşını asla belli etmeyen bir çift mavi göz konser sonunda hüzünle bizlere bakıyor ve diyor ki... "Fazla kalabalık olmasa da bu salonda siz değerli müzikseverlerle buluştuğum için çok mutluyum."

Bu sözler karşısında oradaki varlığımla gurur duymak yerine orada bulunmayanların yokluğundan dolayı utanıyorum. Kendimi suçlu hissediyorum. 80'e yaklaşan yaşı ile 1 aydır bizlere bu güzel ziyafeti vermek için hazırlanmış ve kusursuz bir performans sergilemiş bu nadide sanatçıyı izlemeye daha fazla kişiyi gelmeye heveslendirememiş olmaktan dolayı. Zararın neresinden dönülse kardır diyorum. Hazır kendisinden Dede Efendi için düzenlenecek başka bir etkinlikte sahne alması için söz alınmış... Bir sonraki konserde bu salon dolmalı diyorum. Bu çorak iklimimizde gönüllerimizi şenlendirecek bu güzel hanımefendiyi daha çok izleyici ile alkışa boğalım bir sonraki konserde. Onun hüzünle yaşaran mavi gözlerini mutluluktan ağlatalım. Hak etmiyor mu sizce de, Ne dersiniz?

Lerzan Özder, 22.01.2015, İstanbul


Meral Uğurlu'nun Vikipedia'da yer alan özgeçmişi

1955 yılında, 15,5 yaşında ortaokul son öğrencisiyken ablasıyla İstanbul Belediye Konservatuvarı'na girdi ve Münir Nurettin SelçukHalil Bediî Yönetken ve Nevzat Atlığ'ın öğrencisi oldu. 1958'de henüz öğrenim görürken Emin Ongan'ın ısrarı ile İstanbul Radyosu'nun sınavına girdi. Burada Mesud Cemil, Cüneyd Orhon, Vecihe Daryal, Vecdi SeyhunFikret KutluğNiyazi SayınCevdet Çağla ve Hakkı Derman gibi sanatçılarla birlikte çalıştı. 1963 yılında Ankara Radyosu'nda çalışmaya başladı. Burada ise Rûşen Ferid Kam, Refik Ahmet Sevengil ve İsmail Bahâ Sürelsan'la birlikte çalıştı. 1978 yılında İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nda göreve başladı. İTÜ Türk Müziği Konservatuvarı'nda öğretim görevlisi olarak çalışan Uğurlu, İranIrakAfganistanAlmanyaTunusCezayirMısır,KKTC ve Fransa'da konserlere katıldı ve solo konserler verdi. New York ve Washington'da solo konserleri vermenin yanı sıra CD kayıtları da yaptı. İsmail Baha Sürelsan ve Cinuçen Tanrıkorur birer eserini Uğurlu'ya ithaf etmiştir


*"Klasik  Türk Sazları 5'lisi" Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu Solistlerinden Münip Utandı yönetiminde  Lütfiye Özer(Kemençe), Samim Karaca (Ud), Taner Sayacıoğlu (Kanun),  Aziz Şenol Filiz(Ney) ve Birol Yayla'dan (Tanbur) oluşmaktadır. 






1 yorum:

  1. Türk Musıkisinin özü klasik türk müziği. Medeniyetin ve kültürün zirve yaptığı, insan unsurunun ruhuna inildiği bir devirde sanatın ve estetiğin kaynaştırıcı ve pişirici toplumsal hayatı diri kılan nefeslerin birliği. Renklerin birbirine karıştığı, büyülü ebru güzelliği, hattın fermanlarda, hılye-i şeriflerde tezhiplerle vücut bulduğu günlerde yaşamak gibi bir duygudur gönüllerde.

    YanıtlaSil

Fikirlerinizle katkıda bulunmak ister misiniz? Doğrudan buraya yazabilir, veya yazarın kendisine lerzanozder@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. Yeni yayın eklendiğinde haberdar olmak isterseniz google+ ikonunu tıklamanız yeterlidir.