13 Haziran 2014 Cuma

EN GELİŞMİŞ FOTOĞRAF MAKİNESİ

Çocukluğunuza dair en canlı anınız hangisi?
Ya da izlediğiniz bir maçın en heyecanlı anı?
Unutamadığınız bir seçim zamanı?
Ya en sevdiğiniz eğlence mekanı?
Son anda yakaladığınız uçağın heyecanı?
Doktordan duyduğunuz o rahatlatıcı tanı? 

Bu soruların sorulmasıyla beraber hafızanızda  yer alan zaman tünelinde dev bir perde açılır ve üzerinde en net ve pürüssüz haliyle o kıymetli an belirir.  Hiçbir fotoğraf makinesinin çekemeyeceği netlikte ve evet üstelik hiçbir kameranın çekemeyeceği hareketlilikte  bir kadrajdır o. 

Hiç bir video çekiminin yapamayacağı şekilde anın içindeki hareket kayıtlıdır orada. Yüzlerde mimikler donuk değildir.  Dokunduğunuz nesnenin yumuşaklığını da ortamda var olan kokuyu da içine hapsetmiştir o kare. Varsa müzik,  şen kahkahalar…  Son anda basılan bir frenin  çıkardığı acı cıyaklamalar… Hava sıcaksa alnınıza dökülen ıslak damlalar… Sıcak bir şöminenin başında geçirilmiş en romantik zamanlar…

Her yıl katlanarak ilerleyen teknolojinin asla erişemeyeceği devasa saklama kapasitesiyle anıları en taze haliyle rafında yıllarca bozulmadan koruyabilen bir çekim kalitesi…

“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” derler ama inanmayın.  Hatırlanmaya değer her şey gözlerimizle saçlarımız arasındaki o gizli hazinede en saf haliyle korunur. Ta ki bizler ebediyete intikal edene kadar.
Peki bu kadar muhteşem bir aygıta sahipsek niçin her gördüğümüz şeyin, her bulunduğumuz yerin fotoğrafını  beynimize göre son derece ilkel makinelerle çekmeye ve bir hard diske kaydetmeye çalışma gayretimiz niye? Sadece başkalarıyla paylaşmak arzumuzdan kaynaklanmıyor  elbette… Her şeyi bir bir kaydetme  temayülümüz…    

Unutmaktan korktuğumuz için olmasın? 
Korkarım ki öyle… 

Unutmaktan korktuğumuz şeylerin fotoğrafını çekip duruyoruz biz faniler. Zira gerçekten hatırlanmaya değer olan ne varsa beynimizdeki en gelişmiş fotoğraf makinesi ve en muazzam arşivde derhal yerini buluyor zaten. 

Vücudumuzun kumandanı beynimizin hatırlamaya değer bulmadıklarını paketleyip arşivlemek ise teknoloji devlerine düşüyor. Beynimizin hatırlama lüzumu dahi hissetmediği bir yığın anıyı dosta düşmana göstermek ve en azından fotoğraflara bakıp hatırlamak için tonla servet harcıyorlar veya daha da fenası harcatıyorlar bize. Kapitalizm hiç ihtiyacımız olmayan bir güdüyü harekete geçiriyor ve çöpe atılmak üzere geçici hafızaya depolanan anları fotoğraflayıp saklamamız için bize baskı yapıyor. 

Psikoloji biliminin çözmüş olduğu gibi sadece ve sadece en iyi ve en kötü anılarımız hatırlanmakta. Geri kalan ne varsa, doğrudan çöpe atılmakta. Yaşamda kalma dürtülerimiz bunlardan fayda ummamaktalar zira. Bize lazım olan  yegane datalar zor durumlarla nasıl başa çıktığımız ve mutlu anlara ulaşmak için nasıl çabaladığımızla ilgili olanlar. Geri kalan her şey detay...

İletişim devlerinin her gün daha iyisini üretmek için yarıştığı fotoğraf makinelerinin tek amacı sadece vasat anılarımızı biriktirmek, anlayacağınız. 

Baştaki sorulara dönmek istiyorum izninizle…  O cümlelerin işaret ettiği hangi anıyı hatırlamak için bir fotoğraf karesine ihtiyaç duydunuz?  En esaslı, en komik, en heyecanlı ve en güzel anılarınız hala ve hala beyninizdeki arşivde beklemiyor mu? 

Hadi dürüst olun… Şurada biz bizeyiz…

Lerzan Özder, 13.06.2014, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Fikirlerinizle katkıda bulunmak ister misiniz? Doğrudan buraya yazabilir, veya yazarın kendisine lerzanozder@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. Yeni yayın eklendiğinde haberdar olmak isterseniz google+ ikonunu tıklamanız yeterlidir.