3 Ağustos 2014 Pazar

1. DÜNYA SAVAŞININ YÜZÜNCÜ YILI...



Gazze için umutsuz bir barış çağrısı daha bugün, bundan tam 100 yıl önce 1. Dünya savaşının başladığı yerde, meçhul asker anıtı önünde el ele tutuşarak saygı duruşunda bulunan orta yaşlı iki adamdan geldi.  

Onlar, Avusturya-Macaristan veliahtının öldürülmesi üzerine 4 büyük imparatorluğun yıkılmasına, yaklaşık 16 Milyon insanın ölümüne yol açan 1. Dünya savaşını başlatan Almanya ve Fransa’nın bugün görevdeki devlet başkanlarından başkası değil.

3 Ağustos 1914’ten, Almanya’nın ateşkes ilan ettiği 1918 yılına kadar,  bir mezbaha gibi  ceset ve kan üreten,  savaşın en vahşi şekliyle hüküm sürdüğü,  iki ülke arasında defalarca el değiştiren ve nihayet Fransa topraklarına dahil olan  Hartmannswillerkopf bölgesinde  bugün bir anma töreni düzenlendi.  Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande ve Almanya Cumhurbaşkanı  Joachim Gauck tarafından iki ülkenin kayıpları anısına kurulacak olan 1.Dünya Savaşı Müzesi'nin temeli atıldı, barış ve dostluk mesajları verildi.

İki ezeli hasım devletin liderleri, onları Avrupa Birliği bayrağı altında birleştiren yeni değerlere atıfta bulunurken, geçmişte işlenen hatalardan utançla bahsettiler.  Savaşı olanca açıklıklarıyla lanetlediler.  Büyük idealler için çarpışılmış olsa da gerçekte hiçbir savaşın galibi olmadığını yinelediler.  

Tarihi gerçekliklerin üzerine barış mesajı vermek sanıldığı kadar kolay değildir oysa ki...  Savaşta ülkesi  için ölmüş gencecik bir askerin ailesinin en son duymak isteyeceği şey o savaşın aslında bir hiç uğruna yapıldığıdır.
Buna rağmen iki devlet adamı savaşın 100. yılında inşasına başlanacak müzenin barışa hizmet edeceğini ve savaşın bu en ateşli cephesinde yükselen anıtın sembolize ettiği tek şeyin "savaşın gereksizliği" olduğunu söyleyebilme cesaretini gösterdiler.

İşte, dünyanın kaderini değiştiren bir savaşın en önemli iki oyuncusu Fransa ve Almanya liderlerinin ağzından geçmişe ve geleceğe ışık tutacak asırlık itiraflar...
 
Avrupa’nın ortasında başlattığımız bu savaşın bir dünya savaşına dönüşebileceğini öngöremedik. Eski moda stratejiler yeni silahlarla birleşince umulmadık ölçüde yıkıcı ve kanlı bir savaşa dönüştü ve tüm dünyaya yayıldı. 


Askerlerimiz vatanları için toprağa düştüler. Oysa ki gerçekte vatanseverlik ortak değerler etrafında birlikte yaşama arzusundan başka nedir ki? 
 
Savaşta her iki taraf da savaşın ülkelerinin çıkarlarına hizmet ettiğini düşünüyordu. Oysa öyle olmadı. Savaş tüm dünya için büyük yıkıma yol açtı.

İnsanlar yıllarca birbirlerine düşman olarak doğdular. Bizler de savaşın aktörlerine hayranlık duyarak büyüdük.  Ama günümüz gençliği artık savaş aktörlerini eskisi gibi kahramanlaştırmıyor.
Birinci Dünya Savaşı aşırı milliyetçilerin medeniyet fikrine vurduğu büyük bir darbeye dönüştü.  

Geçmişte savunduğumuz savaşla medeniyete ulaşılabileceği fikrinden bugün utanç duyuyoruz. 

Eskiden olduğu gibi farklı fikirlerden ve farklılıklardan çatışma kaynağı yaratmak yerine birlikte yaşamayı mümkün kılan fikirler çıkarıyoruz.  Çok kültürlü bir toplumda yaşamanın avantajlarını kullanıyoruz. 

Savaşın kazananı elbette olmaz ama eğer ders çıkarmayı başarırsak bu ve benzeri savaşlardan hepimiz kazanan olarak yolumuza devam edebiliriz. 

Birbirimizi yok etmeye çalıştığımız geçmişin yerine birlikte büyüyeceğimiz ortak bir gelecek inşa etmenin yollarını arıyoruz.  Ortak acılarımızdan ortak bir ruh ortaya çıkarıp yaşatmak için bir müze kurmaya karar verdik. 

Burada nostalji yapmak için değil, tarihten ders almak için bulunuyoruz.
Bu anıt geleceğe taşınacak bir mirastır. Savaşın bize öğrettiği gerçekliğin farkına varmalıyız.

Barış her zaman galip gelecektir. 

Söylenenlerin samimiyetin sorgulamak yerine doğruluğunu düşünüp gerekli mesajları almak belki tarihin tekerrürüne mani olur da insanoğlu bir parça daha tekamül eder. Belki yaşananlardan ders almak için hafifçe esnettiğim Elenor Roosvelt'in o güzel sözleri birilerine yardımcı olur:

İnsanlar (ve milletler) başkalarının hatalarından da ders alabilmeliler. Zira hiç biri bütün hatalarını kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor...

Lerzan Özder. 03.08.2014, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Fikirlerinizle katkıda bulunmak ister misiniz? Doğrudan buraya yazabilir, veya yazarın kendisine lerzanozder@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. Yeni yayın eklendiğinde haberdar olmak isterseniz google+ ikonunu tıklamanız yeterlidir.